Recep Mura 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 (düzenlendi) bu hesabı , bazı kutlamalarda, ben de anlamıyorum. hicri/miladi karışık gidiyor. Daha önce de ifade ettiğim gibi her ne kadar farklı görüşler olsa da Mekke'nin fethi'nin 7 Safer (Sefer)'de gerçekleştiği o gün hesaplamalara göre miladi olarak 01 Ocak 630 yılına denk geldiği tespit edilmiş dolayısıyla aslolan hicri olarak kutlamaktır bence ama miladi takvime denk gelen tarihte de isteyen bugünü idrak edebilir hatta her iki tarihtede kutlayabilir tercih meselesi. 1 Ocak 2012 tarihinde Recep Mura tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 O zaman açık konuşayım İslami hassasiyeti yüksek olan vatandaşlarımız ittihat ve terakki döneminden başlayıp daha sonra ismet inönü döneminde iyice ağırlaşan dine karşı yapılan (sebebi ve yapanlar yapılanlar geride kalmış) baskılar nedeniyle yıllardır bu eziyetten kurtulma ihtiyacı içindeydiler. 1950 lerde Adnan Menderes ile başlayan yumuşama süreci yavaş yavaş gelişti ancak hep bir "beyaz türk" durumu sözkonusu oldu. Bunu çeşitli gruplar (hocaefendi olsun, diğerleri olsun akp olsun) içlerine elbette ki sindiremediler ve sisteme karşı durmaya çalıştılar. Bu nedenle cumhuriyet devrimlerine bir karşıt olma, batılı gelenekleri elinin tersiyle silip atma felsefesi önerildi. İster istemez. Şimdi voltron kurulduğu için heykeller yıkılıyor, bayramlar köreltiliyor, alkole karşı (gram içmem) ve bayanlara karşı cumhuriyetin ilk zamanlarına göre farklı bir politika yürütülüyor. 23 nisanı sulandırıp çocukları kutlu doğum haftası şenliklerinde piyes yapmak için hazırlamak, yılbaşı günü okullarda mekkenin fethi kutlaması yapmak (arkadaşlar gidiyor) bunlar arasında. Daha da sayabilirim. Ben kendimi muhafazakar bilirim ama bu durum, sözkonusu içinde bulunduğumuz durum, ülkenin durumu hiç iyiye gitmiyor. Açık konuştuğum bu. bu şekilde kaldırabilirseniz kaldırın. elbette üstü kapalı söylemek lazım. Kutlu doğum haftasını 20 nisana oturturken sorun yok ama oturrmayın denince niye "konuşmayalım" oluyor? Bir süre sonra mesajı imha edebilirsiniz. 2 Yorum bağlantısı
Selçuk Özkan 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 bu hesabı , bazı kutlamalarda, ben de anlamıyorum. hicri/miladi karışık gidiyor. Çağlar bey bende anlayamadım. Hangisini hicri takvime göre hangisini miladi takvime göre kutlayacağımızı. Yorum bağlantısı
Süha Demirtaş 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Amin. Allah dileyen herkese nasip etsin inşallah. Hacı olmak zor değil de, sonrasında hacı olarak yaşam sürmek... prosedürü yüksek bir statü evet. İnsanların neden ilerleyen yaşlarda bunu icra ettiklerini anlıyorum. Yoksa şu zamana kadar giderdim ben kesin Allah affetsin Yorum bağlantısı
Şehit Mustafa Yaman 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Konu iyice dağılıyor ama genç yaşta hacı olmak daha iyidir.. Oraya gidenlere sorun bir çoğu genş yaşta gitseydim diyecektir.. Belli yaştan sonra günahlar kişiyi terk ediyor. Önemli olan kişinin günahları terk etmesi.. 4 Yorum bağlantısı
Recep Mura 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 prosedürü yüksek bir statü evet. İnsanların neden ilerleyen yaşlarda bunu icra ettiklerini anlıyorum. Yoksa şu zamana kadar giderdim ben kesin Allah affetsin Ama ömrümüzün ne kadar olduğunu bilmiyoruz o kadar yaşayacağımızın garantisi yok ya gidemeden ölürsek gerçekten Allah affetsin:))) Konu iyice dağılıyor ama genç yaşta hacı olmak daha iyidir.. Oraya gidenlere sorun bir çoğu genş yaşta gitseydim diyecektir.. Belli yaştan sonra günahlar kişiyi terk ediyor. Önemli olan kişinin günahları terk etmesi.. +1 1 Yorum bağlantısı
Süha Demirtaş 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Ama ömrümüzün ne kadar olduğunu bilmiyoruz o kadar yaşayacağımızın garantisi yok ya gidemeden ölürsek gerçekten Allah affetsin: ))) +1 Hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz işte malesef 1 Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 O zaman açık konuşayım İslami hassasiyeti yüksek olan vatandaşlarımız ittihat ve terakki döneminden başlayıp daha sonra ismet inönü döneminde iyice ağırlaşan dine karşı yapılan (sebebi ve yapanlar yapılanlar geride kalmış) baskılar nedeniyle yıllardır bu eziyetten kurtulma ihtiyacı içindeydiler. 1950 lerde Adnan Menderes ile başlayan yumuşama süreci yavaş yavaş gelişti ancak hep bir "beyaz türk" durumu sözkonusu oldu. Bunu çeşitli gruplar (hocaefendi olsun, diğerleri olsun akp olsun) içlerine elbette ki sindiremediler ve sisteme karşı durmaya çalıştılar. Bu nedenle cumhuriyet devrimlerine bir karşıt olma, batılı gelenekleri elinin tersiyle silip atma felsefesi önerildi. İster istemez. Şimdi voltron kurulduğu için heykeller yıkılıyor, bayramlar köreltiliyor, alkole karşı (gram içmem) ve bayanlara karşı cumhuriyetin ilk zamanlarına göre farklı bir politika yürütülüyor. 23 nisanı sulandırıp çocukları kutlu doğum haftası şenliklerinde piyes yapmak için hazırlamak, yılbaşı günü okullarda mekkenin fethi kutlaması yapmak (arkadaşlar gidiyor) bunlar arasında. Daha da sayabilirim. Ben kendimi muhafazakar bilirim ama bu durum, sözkonusu içinde bulunduğumuz durum, ülkenin durumu hiç iyiye gitmiyor. Açık konuştuğum bu. bu şekilde kaldırabilirseniz kaldırın. elbette üstü kapalı söylemek lazım. Kutlu doğum haftasını 20 nisana oturturken sorun yok ama oturrmayın denince niye "konuşmayalım" oluyor? Bir süre sonra mesajı imha edebilirsiniz. Yazdıklarınız sizi bağlar hocam. Benim için bir sakıncası yok. Siz yazdınız diye doğru olmak zorunda da değil. Yazdıklarınız sizin bakıp gördüklerinizdir, ben bakar başka görürüm, bir başkası bakar, başka görür. Hani sizin geçen gün kapanan yılbaşı konunuzda bahsettiğiniz şey vardı ya, "noel kutlaması olmasın, ağaç süslemek de neymiş" dediğiniz şey. İşte belki de bu kutlu günün 1 Ocak'a denk getirilmesi de size destek amaçlıdır? Yani insanlar yanlışlıkla da olsa "noel" kutlayacağına Mekke'nin fethini kutlasın, onunla ilgilensin diyedir belki. Yeni yıla girişimizi kutluyoruz biz zaten, noel değil, yanında da Mekke'nin kurtuluşunu kutlayalım. Bunun zararı nedir ki? Ben de paranoya olarak görüyorum bu durumları. 23 Nisan elden gidiyor, 19 Mayıs iptal ediliyor, amanın kaçın meseleleri. Bilemiyorum, particilik veya siyasetten anlamam ama yersiz korkularmış gibi geliyor bana. Zamanında forumda konusu da vardı, ortalık ısınmıştı yine, internetin ölümü diye başlıklar, internet haberleri vardı. Ne oldu? Filtreler çıktı, şu anda aktif durumda. Halen ben her aradığım şeyi buluyorum internette. Daha aklı selim davranmak gerek diye düşünüyorum. Daha sakin. 2 Yorum bağlantısı
Recep Mura 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Hiç ölmeyecek gibi yaşıyoruz işte malesef Aynen öyle halbuki yarın ölecekmişiz gibi de yaşamak lazım ama biz bunu hep gözardı ediyoruz taki ömrümüz varsa yaşlanınca farkına varıyoruz (varacağız inş.)) Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Sakin olmak lazım tabi. Bu arada unuttuğum bir konu var bu beyaz türk oluşumunun ve dini hassasiyetü yüksek olanların eğitim açısından daha gerideki ailelerde kalması ve sermayenin okumuşluğun daha az muhafazakarlara geçmesinin altında harf devriminden sonra dini hassasiyeti yüksek ailelerde protesto amacıyla çocukların okutulmaması yatmaktadır. Bizim ailede (dedeler) benzer durumlar olmuştur. Kız çocukların okutulmaması, ortaokula gidenlerin hamile kalacağı gibi dedikoduların da o dönemde yayılması bunun tuzu biberidir. Bugün bu olay azaldı tabi bir tek başörtüsü kaldı. Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Başörtüsünü zamanında kız çocuklarının okula gönderilmemesiyle aynı kefeye koymak doğru değil. Başörtüsü sorun değildir, Başörtüsü dini bir vecibedir, dinen yerine getirilmesi gerekir, namaz kılmak gibi. Bunun okumuşlukla, eğitim düzeyiyle ilgisi de yoktur. Dinini doğru yaşamak isteyen her bayanın yapması gereken şeylerdendir, seçenek değil dini bir zorunluluktur. Uyup uymamak şahsı bağlar, tıpkı mini etekle gezmek gibi. O da bir tercih meselesi, başörtüsü de. Mesele başörtüsünü memleketi karıştırmak, ayrımcılık oluşturmak, esas amacı dışına çıkarmak için takanları bulup temizlemektir. 5 Yorum bağlantısı
Evren Erakçora 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Başörtüsünü zamanında kız çocuklarının okula gönderilmemesiyle aynı kefeye koymak doğru değil. Başörtüsü sorun değildir, Başörtüsü dini bir vecibedir, dinen yerine getirilmesi gerekir, namaz kılmak gibi. Bunun okumuşlukla, eğitim düzeyiyle ilgisi de yoktur. Dinini doğru yaşamak isteyen her bayanın yapması gereken şeylerdendir, seçenek değil dini bir zorunluluktur. Uyup uymamak şahsı bağlar, tıpkı mini etekle gezmek gibi. O da bir tercih meselesi, başörtüsü de. Mesele başörtüsünü memleketi karıştırmak, ayrımcılık oluşturmak, esas amacı dışına çıkarmak için takanları bulup temizlemektir. Anneme göre başörtüsü zorunlu değil, namaz kılar oruç tutar, herkesin kendine göre din görüşü vardır. Ayrıca dünya üzerinde yüzlerce din var, herkesin hayat görüşü , felsefesi farklı olabilir. Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Anneme göre başörtüsü zorunlu değil, namaz kılar oruç tutar, herkesin kendine göre din görüşü vardır. Ayrıca dünya üzerinde yüzlerce din var, herkesin hayat görüşü , felsefesi farklı olabilir. İnanılan dinin kutsal kitabında ne yazıyorsa odur. Yazılanı sorgulamak olmaz da uygulayıp uygulamamak elbet herkesin kendi bileceği iş. 1 Yorum bağlantısı
Evren Erakçora 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Anneme söyleyeyim o zaman örtünsün tez zamanda. Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Anneme söyleyeyim o zaman örtünsün tez zamanda. Ben hoca değilim, kur'an da hatmetmedim, benim fikrim o. Değerli annemiz de neye inanıyorsa onu uygulamakta özgür. Takdir kendisinin. Yorum bağlantısı
Evren Erakçora 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Ben hoca değilim, kur'an da hatmetmedim, benim fikrim o. Değerli annemiz de neye inanıyorsa onu uygulamakta özgür. Takdir kendisinin. Teşekkürler. Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 (düzenlendi) İnanılan dinin kutsal kitabında ne yazıyorsa odur. Yazılanı sorgulamak olmaz da uygulayıp uygulamamak elbet herkesin kendi bileceği iş. bu konu başka bir başlıkta tartışılabilir güzel bir konu. Uygulamıyorsa muhtemelen biraz sorguluyordur. Yoksa boşu boşuna kimse ateşe gitmek istemez. Ayrıca yine birkaç arkadaş benzer şekilde ya inanırsın ya inanmazsın yazdı, din işi 0 ya da 1 şeklinde algılanamaz. Partikte durum budur. Yoksa ben mi yanlış görüyorum? Ama konu burada tam din/islamiyet değil. Kültür emperyalizmine karşı koymak için islam adına hareket. (23 nisanda da cumhuriyet devrimlerinden yandıkları için) Bir aklıma gelen de amerikan destekli "hizmet" hareketinin acaba islamiyeti batıya entegrasyon için oluşturdukları adımlardan biri mi diyeceğim ama veri yok. 1 Ocak 2012 tarihinde Mehmet Göktürk tarafından düzenlendi 1 Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 (düzenlendi) Konuyu buraya getirdiğim için özür dilerim, bunların gerekliliği üzerine fazla tartışmak fayda getirmeyebilir derim. Başörtüsü meselesini kızların okutulmamasının son halkası olarak değerlendirmemdeki neden, islami hassasiyeti yüksek kızların okumasının önündeki son engel olarak görmemdendi. Lütfen yanlış anlaşılmayayım. Okuduktan sonra gerçi ayrımcılık yine devam ediyor. Hem islami kesimde, hem de islami olmayan kesimde. Bunun kalkması, hoşgörünün gelmesi, insanların işe bakması lazım. Başa değil. Bıyığa değil, pantolonun dizine değil. Her halukarda kardeşiz, bunu herkesin anlaması lazım. İki kardeş ayrı dinden bile olsalar kardeştirler. Bazı yerlerde kıyafette dini inançların gizlenmesi gereği şundandır. Hizmetteki kusurların maksatlı olarak yapılıp yapılmadığını, bir inanca bağlanmadığını hismeti alana hissettirmektir amacı. Mesela hakimlerin cübbesi, cübbe giyildiğinde "ahmet bey" olmaktn çıkıp , "hukuk" olunduğunun mahkeme salonundakilere yansıtılmasıdır. keza asker de öyle. Bu nedenle mesela ingiliz yargıçları beyaz peruk takar. Sebebi, karşınızda gördüğünüz adamın laletayin bir adam, "o adam" değil, "hukuk" olduğu imajını vemektir. Bu durumda başörtülü bir hakim bayanın, ya da badem bıyık bir hakimin vereceği kararın taraflı olup olmadığına bakmaksızın, "taraf olabileceği algısı" oluşması çok kötü olacaktır. Bu nedenle böyle yerlerde başörtüsü ve diğer inanç ya da siyaset sembolleri pek uygun olmaz diye düşünüyorum. Üniversite işi ise karışık. Üniversitenin herşeyi sorgulayabilen bir düşünce yapısı olması gerekirken "ben bazı şeyleri sorgulayamam" diye davranıldığında sisteme uyum sağlayamama sözkonusu. Ama bu her bölümde değil. Mühendislikte felan pek farketmez. 1 Ocak 2012 tarihinde Mehmet Göktürk tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 bu konu başka bir başlıkta tartışılabilir güzel bir konu. Uygulamıyorsa muhtemelen biraz sorguluyordur. Yoksa boşu boşuna kimse ateşe gitmek istemez. Ayrıca yine birkaç arkadaş benzer şekilde ya inanırsın ya inanmazsın yazdı, din işi 0 ya da 1 şeklinde algılanamaz. Partikte durum budur. Yoksa ben mi yanlış görüyorum? Ama konu burada tam din/islamiyet değil. Kültür emperyalizmine karşı koymak için islam adına hareket. (23 nisanda da cumhuriyet devrimlerinden yandıkları için) Bir aklıma gelen de amerikan destekli "hizmet" hareketinin acaba islamiyeti batıya entegrasyon için oluşturdukları adımlardan biri mi diyeceğim ama veri yok. Hocam biz ajan değiliz, çok derin bağlantılarımız da yok, öyleyse sadece görebildiklerimizden ibaretiz. Derin devletin işlerinden, kurtlar vadisi sahnelerinden uzağım ben. O yüzden gün yüzüne çıkmamış hareketlerin amaçlarının neler olduğu konusunda fikrim yok. Ancak konunun 2 yönü var. Birincisi dinin şartları, ikincisi ise bu şartlara insanların uyup uymaması. Benim söylemim şu; birinci husus tartışılmamalı, üzerine konuşulmamalı, fikir yürütülmemelidir. Dine ait kutsal kitapta yazılı herşey doğrudur, "acaba" mı düşünülmemelidir, "inanıyorum" demenin görevidir bu çünkü. İman etmek. Şarttır. İkinci husus ise tamamen şahsidir, yani bu şartlara, kurallara uymak veya uymamak kişisel bir meseledir. Başta inanmak veya inanmamak, daha sonrasında inandığın şeye göre yaşamak, kurallara uymak, uymamak. Hepsi kişisel sorumluluktur, başkalarını bağlamaz. Uygulamayan sorguluyordur demek yanlış, ben vakit namazı kılmam ama hiç sorgulamadım, sorgulanırsa tehlikelidir. Hani koyun musunuz? Araştırın demek bu konuda bana anlamsız geliyor. Çünkü burada bir ikilem yok, 2.bir alternatif yok, dine inanıyorsanız, kitabına da riayet etmek, kabullenmek gerekir. Kurallara uyarsınız veya uymazsınız ama gönülden inanırsınız. Bence tam da dediğiniz gibi, "din işi 0 lie 1 gibidir.", fakat uygulanması bu kadar keskin değildir. Uygulamayan da inanıyor olabilir. Bir insan ister dini inancından dolayı başörtüsü takar ister yakıştığı için ister başka bir sebepten... Kimseye neden başörtüsü taktığını açıklamak zorunda değildir. Keyfine göre takıyordur kimseyi ilgilendirmez. Daha bu aşamalarda olmak çok acı... Bazen başörtülülere neden başörtüsü taktığını soruyorlar. Onlar da açıklama yapmaya başlıyorlar. İsterdim ki "Canım öyle istiyor o yüzden takıyorum. Size ne?" diye cevap versin... "Başı açık olmak doğru da kapalı olmak yanlıştır." diye bir durum yok. Eğer böyle bir durum varsa da bunu kim belirliyor? Kime göre veya neye göre belirleniyor? Kimisi için başörtüsü takmak kimisi için takmamak doğrudur. Bir tercihi bir kimseye dayatmaya hiç kimsenin hakkı olamaz. Bir insana "Neden örtünüyorsun?" diye soru sormak ve "Şuralarda mecburen başını açacaksın." demek "Neden şu müziği çok seviyorsun da diğer müziği sevmiyorsun ve dinlemiyorsun?" diye sormak ve "Bundan sonra o şarkıyı dinlemeyeceksin" demek kadar saçmadır. Hatta daha saçmadır. Benim bahsettiğim başörtüsünün bir sorun olup olmadığıyla ilgili. Bence bir sorun değil, sorun olarak gösterilme çabasıdır. İşe sadece dini boyuttan bakıp, dinine göre yaşamak isteyenlerin başörtüsüyle istedikleri gibi yaşamalarına müsade edilmelidir. Hani özgürlükler di mi? 1 Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Ayrıca, "İslami hassasiyeti yüksek" derken neyi kastediyorsunuz? Ben yazdıklarınıza bakınca, radikal görüşlere sahip insanlardan bahsettiğinizi görüyorum. Oysa ki işin aslı öyle değil. Gerçekten İslami hassasiyete sahip insanlar bunlar değil. Fakat ısrarla bu radikal grubun içine hapsediliyorlar. Benim tanıdığım, "gerçek" İslami hassasiyeti olan insanların, kimseye bir ayrımcılık yaptığını görmedim. Ama kendilerine karşı çok yoğun ayrımcılıklar yapıldığına defalarca şahit oldum. İşte başörtüsü vb. dini konuların özetidir burası. Gerçek islami hassasiyeti olan insanlar ortalığı ayağa kaldıranlar değiller. Onlar ayrımcılık yapmazlar, yapamazlar. Çünkü hassas oldukları o islamiyet, bunu onlara yasaklamıştır. Eğer yaparlarsa savundukları ve inandıkları şeye ihanet ediyorlar demektir. Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Konuyu buraya getirdiğim için özür dilerim, bunların gerekliliği üzerine fazla tartışmak fayda getirmeyebilir derim. Başörtüsü meselesini kızların okutulmamasının son halkası olarak değerlendirmemdeki neden, islami hassasiyeti yüksek kızların okumasının önündeki son engel olarak görmemdendi. Lütfen yanlış anlaşılmayayım. Okuduktan sonra gerçi ayrımcılık yine devam ediyor. Hem islami kesimde, hem de islami olmayan kesimde. Bunun kalkması, hoşgörünün gelmesi, insanların işe bakması lazım. Başa değil. Bıyığa değil, pantolonun dizine değil. Her halukarda kardeşiz, bunu herkesin anlaması lazım. İki kardeş ayrı dinden bile olsalar kardeştirler. Bazı yerlerde kıyafette dini inançların gizlenmesi gereği şundandır. Hizmetteki kusurların maksatlı olarak yapılıp yapılmadığını, bir inanca bağlanmadığını hismeti alana hissettirmektir amacı. Mesela hakimlerin cübbesi, cübbe giyildiğinde "ahmet bey" olmaktn çıkıp , "hukuk" olunduğunun mahkeme salonundakilere yansıtılmasıdır. keza asker de öyle. Bu nedenle mesela ingiliz yargıçları beyaz peruk takar. Sebebi, karşınızda gördüğünüz adamın laletayin bir adam, "o adam" değil, "hukuk" olduğu imajını vemektir. Bu durumda başörtülü bir hakim bayanın, ya da badem bıyık bir hakimin vereceği kararın taraflı olup olmadığına bakmaksızın, "taraf olabileceği algısı" oluşması çok kötü olacaktır. Bu nedenle böyle yerlerde başörtüsü ve diğer inanç ya da siyaset sembolleri pek uygun olmaz diye düşünüyorum. Üniversite işi ise karışık. Üniversitenin herşeyi sorgulayabilen bir düşünce yapısı olması gerekirken "ben bazı şeyleri sorgulayamam" diye davranıldığında sisteme uyum sağlayamama sözkonusu. Ama bu her bölümde değil. Mühendislikte felan pek farketmez. Şu anda ben konuda hiçbir problem görmüyorum, gayet güzel şekilde tartışıyoruz, yeter ki fikirlere karşılıklı saygı olsun. Bu bıyık ve başörtülü hakim konusuna girersek, tüm kurumlara robot almamız gerek. Programlayıp, kanunu, yönetmeliği yükleyip işe vermek gerek. Şimdi bıyık ve başörtü siyasi simge diye ortaya çıkarılır da, 3-5 gün sonra traşlı, bıyıksız, top sakallı, bayanlar için küt kesim, permalı, düz saçlı sıfatları birer siyasi simge olarak kabul edilirse ne yapacağız? O zaman hiçbir kurumda iş yaptıracak adam bulamayız. Bu kişiler görevlendirilirken saçına sakalına, üstüne başına bakılmadan, belirlenmiş yeterlilik kriterlerine göre o işlere veriliyor. Hayatın olağan akışı derler ya hani. Bu tipe göre, kıyafete göre hakim-savcı konusuna girersek dediğim gibi tek bulabileceğim kesin çözüm robotlar olur. 1 Yorum bağlantısı
Evren Erakçora 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 İşte başörtüsü vb. dini konuların özetidir burası. Gerçek islami hassasiyeti olan insanlar ortalığı ayağa kaldıranlar değiller. Onlar ayrımcılık yapmazlar, yapamazlar. Çünkü hassas oldukları o islamiyet, bunu onlara yasaklamıştır. Eğer yaparlarsa savundukları ve inandıkları şeye ihanet ediyorlar demektir. Hristiyanlara göre de en dürüst onlar, yada Budistler de çok ahlaklılar, bütün hazlardan arınmışlar. Yorum bağlantısı
Zafer Ayvacı 1 Ocak 2012 Paylaş 1 Ocak 2012 Açık konuşulmasından kastım herkes ağzına geleni saysın değil abi. Sadece söylenmek istenenin daha sade şekilde anlatılmasıydı. Süslü kelimeler belli bir noktadan sonra amacının dışına çıkıyor bazen. O amaçla. Konu şahsımla ilgili bir konu değil ki Muhlis abi. Tarafsız olmam gereken bir husus olduğunu sanmıyorum. Konuyla ilgili fikirlerimi yazıyorum sadece. Konuda elbet fikren bir tarafım fakat bunun moderatörlükle ilgisini anlamadım. Yine de rahatsızlığını anlıyorum, daha dikkatli olacağım. Teşekkür ederim. Yorum bağlantısı
Recommended Posts