Murat Dere 20 Mayıs 2009 Paylaş 20 Mayıs 2009 Öğretmen derste Ahmet'e sorar; -Çocuğum hava çok sıcak naparsın ? -Camı açarım hocam... -Otur len sıfır ! Mehmet'e sorar... -Camı açarım hocam napayım ? -Otur sana da sıfır ! Ali'ye sorar... -Sizden izin alıp ceketimi çıkarırım hocam.. -Daha sıcak oğlum daha sıcak ! -Kravatımı gevşetirim hocam... -Oğlum Ali yanıyorsun yanıyorsun çok sıcak ! -Gömleğimi çıkarırım hocam... -Yahu yanıyor ortalık sıcaktan duramıyorsun... -Hmm... Pantolonumu çıkarırım hocam... -Yahu Ali evladım, öyle bir sıcak ki cehennem azabı gibi... nefes alamıyorsun... n'aparsın oğlum? Ali dayanamaz... -Hocam, s*tseler açmam o camı! Yorum bağlantısı
Kerim Bilge 20 Mayıs 2009 Paylaş 20 Mayıs 2009 Öğretmen derste Ahmet'e sorar; -Çocuğum hava çok sıcak naparsın ? -Camı açarım hocam... -Otur len sıfır ! Mehmet'e sorar... -Camı açarım hocam napayım ? -Otur sana da sıfır ! Ali'ye sorar... -Sizden izin alıp ceketimi çıkarırım hocam.. -Daha sıcak oğlum daha sıcak ! -Kravatımı gevşetirim hocam... -Oğlum Ali yanıyorsun yanıyorsun çok sıcak ! -Gömleğimi çıkarırım hocam... -Yahu yanıyor ortalık sıcaktan duramıyorsun... -Hmm... Pantolonumu çıkarırım hocam... -Yahu Ali evladım, öyle bir sıcak ki cehennem azabı gibi... nefes alamıyorsun... n'aparsın oğlum? Ali dayanamaz... -Hocam, s*tseler açmam o camı! Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?" Adam: - "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler!" der. Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam? Temel Yorum bağlantısı
Ahmet Kürekçi 20 Mayıs 2009 Paylaş 20 Mayıs 2009 beğendiğinize sevindim arkadaşlar. sizlerin gülmesine vesile oldu isem ne mutlu bana... Yorum bağlantısı
Taha İlgen 20 Mayıs 2009 Paylaş 20 Mayıs 2009 Temel hastaneye gitmektedir. Girişte birinin ağladığını görür. Yaklaşır ve sorar: - "Hayrola hemşerim! Neden ağlıyorsun?" Adam: - "Kan tahlili yaptırmaya geldim. Parmağımı kestiler!" der. Temel daha şiddetli bir şekilde ağlamaya başlar. Bu sefer susan adam? Temel Yorum bağlantısı
Murat Dere 21 Mayıs 2009 Paylaş 21 Mayıs 2009 Benzin istasyonunun önünde bir afiş: "Depoyu dolduran lotaryada tutturursa bedava seks kazanıyor." İki kafadar benzinciye "Doldur depoyu" der, sonra bedava seks için lotaryaya talip olur... Benzinci sorar: - "Kafamdan bir sayı tuttum, bilirseniz bedava seks..." "Üç" derler... Benzinci, "Bilemediniz, ben beş tutmuştum." Bir hafta sonra iki kafadar yine gelir, depo yine doldurulur, yine lotarya... Bizimkiler "Yedi" der. Benzinci "Olmadı, ben altı tutmuştum". Üç gün sora yine depoyu doldururlar, yine lotarya... "Iki" derler, benzinci "Bir" der. Kafadarlardan biri arkadaşına açılır: "Yahu bu bizi kandırıyor galiba, hep başka rakam söylüyor. Hile yapmasın?" Diğeri cevap verir: "Yok canım benim baldız arka arkaya iki kere kazandı." Yorum bağlantısı
Murat Dere 21 Mayıs 2009 Paylaş 21 Mayıs 2009 Bir gün bir kovboy dolaşırken bir yerde atını otlatan bir yalnız bir Kızılderiliye rastlar. - "At güzelmiş, senin mi?" diye sorar kovboy. "Benim" anlamında başını sallar kızılderili. - "Konuşur mu bu at?" diye sorar kovboy. Kızılderili önce deli midir nedir gibi bir bakış attıktan sonra kovboya - "Atlar yok konuşmak" der. - "Atlar konuşur ama sen beceremiyorsun herhalde." der ve ata döner: - "Bu kızılderili sahibinden memnun musun?" diye sorunca at kızılderilinin şaşkın bakışları altında konuşmaya başlar: - "Evet, sahibihimden memnunum bize çok iyi bakıyor" der. Kızılderili bu yabancı kovboydan yavaştan korkmaya başlar. Kovboy bu sefer köpeği işaret ederek: - "Peki bu konuşuyor mu?" diye sorar. - "Köpekler yok konuşmak" diye yanıtlar kızılderili. Kovboy köpeği de konuşturur. Kızılderili artık panik içindedir. Kovboy oradaki eşeği görür ve kızılderiliye sorar: - "Bu eşek konuşur mu?" Kızılderili önce eşeğe bir bakar, yutkunur ve: - "Eşek var konuşmak ama çok yalan söylemek" Yorum bağlantısı
Mazhar Uzun 25 Mayıs 2009 Paylaş 25 Mayıs 2009 (düzenlendi) GERÇEK BİR OLAY** *Bu olay Kayseri'nin Bünyan ilçesi'nde yaşanır. Olay Alfred Hitchcock'un meşhur korku filmlerini bile çok gerilerde bırakacak kadar tüyler ürpertici. Gece bindiğiniz otomobilde direksiyonda kimse yoksa ne yapardınız? Kendisi Bünyanlı olmayan, politikayla uğraşmış ve halen Kayseri'de yaşayan işadamı, 22 Şubat 2005 tarihinde Bünyan sınırında, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer. Lokantaya oturur ve orada kalabalık toplulukla birlikte bir ufak rakı içer. Yürüyüş mesafesindeki Bünyan'a gitmek için, lokantadan çıkar. Ancak dışarısı hem zifiri karanlık hem de korkunç bir kar-tipi fırtınası başlamıştır. Benzin istasyonuna yaklaşık 300 metre mesafedeki, Bünyan'a dönüş yolu kenarına varır. Oradan geçen bir arabaya binip,Bünyan'a ulaşma derdindedir. Fırtına daha da şiddetlenir. Adam bir-kaç adım ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanlıklar içerisinde, hayalet gibi yavaş yavaş yaklaşan bir arabanın iki farını fark eder. Arabanın, tam önünde yavaşlamasıyla birlikte hemen arka kapıyı açar ve arabaya biner. Kapıyı kapatır, araba yeniden hareket eder. İçeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Arabada kimse olmadığı gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden paniğe kapılır. Korkuyla, hemen arabadan atlayıp, oradan koşarak uzaklaşmak ister ama hem araba hızlanmış, hem de korku ile dizleri bağlanmış, hareket edemez hale gelmiştir. Araba keskin bir viraja doğru yaklaşır. Adam dua etmeye baslar. Tüm günahları için tövbe eder. Arabayı durdurması için Allaha yalvarır. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanır ve direksiyonu kıvırarak sert virajdan arabanın doğru yola dönmesini sağlar. Her tehlikeli dönemece yaklaştıkça, Allah'a yalvarış ve yakarışı artar ve her seferinde de bir el dışarıdan uzanıp, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarını kımıldatır. "Ya Allah koru beni..." deyip, kapıyı açmasıyla birlikte, kendisini arabadan dışarı fırlatır. Birkaç takla attıktan sonra, şarampolde kendisine gelir. Defalarca üç İhlas bir Elham okuyarak, Bünyan'a yürüyerek ulaşır ve bir kahvehaneye girer. Üstübaşı ıslak ve şok haldedir. Kendisini tanıyanlar hemen sobanın başına alırlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, başına gelen doğa üstü ve korkunç olayı anlatır. Olayı dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kişinin aklı başında ve toplumsal sorumluluk taşıyan bir pozisyonda olduğunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik oluşur. Yaklaşık yarım saat sonra, aynı kahvehaneye Koyunabdal Köyü'nden iki kişi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, diğerine şunları söyler: Ahmet baksana, şu sobanın başında oturan gerizekalı, bizim araba yolda kalınca, biz arabayı iterken, arabaya binip sonrada arabadan kendini atan öküz değil mi??? 27 Mayıs 2009 tarihinde Mehmet tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Murat Akaloğlu 27 Mayıs 2009 Paylaş 27 Mayıs 2009 sazan tuvalette Genç adam; İstanbul'dan Ankara'ya otobüs ile giderken, Bolu dağında verilen molada hemen tuvalete koşturdu. Korkunç sıkışmıştı. Şansına boş kabin bulup kendini oraya attı. Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses "Merhaba" dedi. Adam şaşkın şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi. Ses devam etti "Nasılsın...? " İlk defa başına böyle bir şey geliyordu. Yine şaşkın şaşkın cevap verdi "Sağ ol, iyiyim...... Sen nasılsın....?" Ses sordu "Ne yapıyorsun...? " Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Başka bir şey anlatmak istedi ve "Ben" dedi "İstanbul' dan gelip, Ankara' ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun...?" Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi. "Hayatım, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir gerizekalı var. Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni daha sonra ararım." hönk Yorum bağlantısı
İlker Kadılar 28 Mayıs 2009 Paylaş 28 Mayıs 2009 sazan tuvalette Genç adam; İstanbul'dan Ankara'ya otobüs ile giderken, Bolu dağında verilen molada hemen tuvalete koşturdu. Korkunç sıkışmıştı. Şansına boş kabin bulup kendini oraya attı. Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses "Merhaba" dedi. Adam şaşkın şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi. Ses devam etti "Nasılsın...? " İlk defa başına böyle bir şey geliyordu. Yine şaşkın şaşkın cevap verdi "Sağ ol, iyiyim...... Sen nasılsın....?" Ses sordu "Ne yapıyorsun...? " Bir an tereddüt geçirdi. Adam onun tuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu. Başka bir şey anlatmak istedi ve "Ben" dedi "İstanbul' dan gelip, Ankara' ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun...?" Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi. "Hayatım, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir gerizekalı var. Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni daha sonra ararım." hönk nefis bir fıkraydı .. Yorum bağlantısı
Cavit Doğan 28 Mayıs 2009 Paylaş 28 Mayıs 2009 (düzenlendi) Temel, yıllar sonra kavuştuğu elden düşme Murat 124 arabasıyla yolculuk yaparken bir anda araba arıza yapar. Yolun kenarına çeker. Motor kapağını açar, ne olduğunu anlamaya çalışırken bir Ferrari yanına yanaşır. 'Hemşerim, arabanın nesi var? İstersen senin arabayı benimkine bağlayalım, çekeyim seni ilk tamirciye kadar.' der. Çok sevinir Temel bu teklife. Hemen Murat'ı kalınca bir halatla Ferrari' nin arkasına bağlarlar. Ferrari' nin sahibi genç uyarır, 'Ben hız yapmayı çok severim. Eğer farkında olmadan aşırı hız yaparsam, sen selektör yapar beni uyarırsın!' Temel 'Tamam!' der ve yola koyulurlar. Bir süre sonra Ferrari gaza basmaya başlar. 60,80,100, derken Murat 124 arkadan selektör yapar. Ferrari durumu hatırlar ve yavaşlar, bir sure sonra Ferrari tekrar gaza basar, 70, 80,100... Murat tekrar hatırlatır. Ferrari yavaşlar. Yollarına böyle devam ederlerken Ferrariyi gören bir Lamborghini Ferrari' ye yaklaşır ve 'Kapışalım mı?' der. Ferrari yanıtlar: -'Nesine?' Lamborghini: '340 km. ötedeki benzinliğe ikinci varan, ilk varanın deposunu doldurur.' Ferrari kabul eder ve yarışa başlarlar. 120, 140, 180, 220. Gaza basmaktadırlar. O arada trafiği kontrol eden polis helikopterinde görevli polis genel merkeze bilgi vermektedir: -'Komiserim, şehrin kuzeyindeki yolda trafik güvenliği tehdit altında! 3 araç yarış yapıyor. Bir Ferrari ile bir Lamborghini saatte 300 km hızla yan yana gidiyorlar. Arkadan da bir Murat 124 onları geçmek için 10 dakikadır sellektör yapıyor !' ******************************************************************************* Biyoloji dersinde yapılacak sınav için herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Sınav günü öğrenciler birde bakmışlar, ortada kağıt kalem yok, sadece sıra sıra mikroskoplar. .. Hoca sınavı açıklamış: ''-Bu mikroskoplardaki lamların hepsinde bir böceğin bacağı var, sınavınız: bacağından böceği tanımak.'' Tabi hemen itirazlar, feryatlar... Ama yararı yok, hocanın dediği dedik. Öğrenciler mikroskopları n başına geçmiş. Ama birşey yapamıyorlar. Sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş ''-Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?'' Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış: ''- Hadi bilsene kim olduğumu....'' 28 Mayıs 2009 tarihinde Cavit Do?an tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Ahmet Kapdan 28 Mayıs 2009 Paylaş 28 Mayıs 2009 Vestel'e yazılmış gerçek bir tüketici mektubudur: vestel onyx flat 82 ekran 16:9 100 hz pip marka televizyonu 5 sene önce 2.100 ytl vererek satın aldım. bu süreç (1 yıl önce) içerisinde ilk önce konjektörü bozuldu. sebep olarak stand by konumunda bıraktığınız için bozuldu dediler. 260 ytl ücret aldıktan sonra tamir ettiler. ya sabır olur böyle şeyler dedim sineye çektim. bu arızanın üzerinden 1 yıl geçti. bu kez renkler gitmeye başladı. servis çağırdım. renk tüpü bitmiş 600 ytl dediler. bu durum, yenisi 1000 ytl civarı olan bir televizyonun, tüpü 600 ytl olunca çöpe at yenisini al demek. 82 yılında amcamın almanya'dan getiridiği itt schaub lorenz marka televizyon hala takır takır çalışırken vestel üretimi 2.100 ytl'lik televizyon çöp oluyor. avukat olsam sizinle uğraşırım. ama ben bu dünya da olmasa da öbür dünyada kesin çözüm yaratan başka bir yol seçiyorum. şimdi....bu televizyonu üretenin, yapım aşamasında çalışanın, kamyona koyup istanbul'a getirenin, mağazasına koyup müşterisine satanın, eve getirip kuran teknik servisinin, vestel reklamın da oynayan sanatçısının, o fabrikayı yapan mimar ve mühendisinin bu firmanın sahibi mehmet nazif zorlu olmak üzere ölü - diri tüm zorlu ailesinin allah bin türlü belasini versin..... iki yakalari bir araya gelmesin.... fabrikalari yansin, ocaklari batsin..... kuru ekmeğe muhtaç kalsin..... kestiği kurbanlar ettiği dualar kabul olmasin... mezarlarina bir tas su döküp, fatiha okuyan olmasin..... cehennemin en dibinde cayir cayir yansin..... vatandaşta sattiği çürük malin parasiyla satin aldiği uçaği düşsün, yati batsin..... soyu kurusun.... arayani sorani olmasin...... amentü birsin ve billahi nursun. bütün müsibetlerin vestel'in üzerinde dursun. eveet. şimdi rahatladim. gelelim benim gibi 'yerli malı yurdun malı herkes bunu kullanmalı' düşüncesi ile yaşayan ulusalcı öküzlere.... araştırmadan sormadan, en azından www.sikayetvar.com'da ki vestel hakkında yazılanları okumadan 2.100 yytl verip bu televizyonu alan birisi olarak, öküz olduğumu kabul ediyorum. ama günün birinde bu aile'ye (zorlu) mensup birisiyle karşılaşırsam, burnunun üzerine kafayı koyacağımı buradan taahüt eder, şimdiden yaptığım bu açık tehdit'i yetkili savcılıklara bildiririm. ayrıca allah kısmet ederse bu yaz tatilinde çeşme'ye giderken, üşenmezsem arabanın bagajına televizyonu koyup vestel fabrikasının kapısının önüne atacağım. o fabrika da bu televizyonu üreten herkesin münasip bir yerine sokacakları kadar un ufak edip hediye olarak bırakacağım. tabii en büyük parça mehmet nazif zorlu'ya.. vestel kullanıcısı bir müşterisinden hatıra olarak. bu yazdiklarima ilaveten yok biz doymadik bi de küfür ve dayak yemek istiyoruz diyorsaniz adresim de telefonum da gerçektir. yiyorsa arasiniz. sizden bu durumu düzeltmeniz için birşey de istemiyorum. zira firma olarak zaten böyle bir vizyonunuz yok. mali satana kadar sizin işiniz. allahin babadağli basmacisindan elektronik devi olursa bu kadar olur zaten! Bir gün Ali, öğretmeni Ayşe Hanıma giderek dersten sonra kendisiyle görüşmek istediğini söyledi. Öğretmen kabul etti ve sordu: > >> > -Sorun nedir Ali? > >> > - Ben bu sınıfın düzeyine göre fazla zekiyim. Bir üst sınıfa geçmek istiyorum. > >> > İstek konusunda bilgi verilen Müdür Ali ye bunun için bir testten geçmeyi isteyip istemediğini sordu. > > Ali tereddütsüz kabul etti ve test başladı. > > > > -Söyle bakalım Ali: 3X4 > > > > -Oniki > > > > -Peki 6X6 > > > > -Otuzaltı Müdür bey > > > > -Japonya nın başkenti > > > > -Tokyo > > > > Ve test bir saat sürdü, Ali hiç hata yapmadı. Test sonunda Ali nin > > öğretmeni de soru sormak istedi. Ali ve Müdür bu isteği kabul ettiler. > > Öğretmen sorulara başladı: > > > > -İneklerde dört tane, ben de iki tane olan nedir? > > > > -Bacaklar öğretmenim! > > > > -Doğru! Peki; senin pantalonunun içinde olup, benim pantalonumun içinde olmayan nedir? > > > > Müdür bu soruya çok şaşırır. > > > > - Cepler öğretmenim. > > > > -Kadınların tüylerinin en kıvırcık olduğu yer neresidir. > > > > Velet tereddütsüz yanıt verdi: > > > > -Afrika dır öğretmenim. > > > > -Yumuşak olup, kadınların ellerinde sertleşen nedir? > > > > Müdür gözleri faltaşı gibi açılmış tam konuşacakken Ali yanıtladı: > > -Tırnak cilası. > > > > -Peki. Bek Yorum bağlantısı
Murat Akaloğlu 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 Papa, ABD yi ziyarete gitmis, tezahuratlardan sonra bir sofor papayı almıs bir yolda gidiyorlar. Sessiz ve agaclı yolda papa sofore demiski: 'Evladım, yıllar varki boyle sessiz bir yolda gitmedim, ve de yıllardır araba kullanmadım. Su arabayı biraz surebilir miyim? 'Sofor, tabii papa hazretleri demis. Papa yalnız oldugu duygusunu artırmak icin soforu arkaya bindirmis. Ama bir sure sonra asırı hızlı gittigi icin polis onu durdurmus. Polis tam ehliyet isteyecekken camdan bakıp, bir dakika efendim deyip biraz uzaklasmıs, merkezi aramıs. 'Alo merkez, bir araba 120 mille gittigi icin durdurdum ama icinde cok onemli biri var napayım? ''Kes cezayı' 'Bakın cok onemli biri diyorum' 'Ne yani vali falan mı?' 'Cok daha onemli' 'Bakan mı' 'Cok daha onemli' 'Oglum kim bu? Baskan falan mı?' 'Daha da onemli'' Sen kafayı mı yedin? Daha onemli kim var be' 'Valla, arkadakini goremedim ama soforu Papa.' Yorum bağlantısı
Şükrü Yıldızdal 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 (düzenlendi) Biyoloji dersinde yapılacak sınav için herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Sınav günü öğrenciler birde bakmışlar, ortada kağıt kalem yok, sadece sıra sıra mikroskoplar. ..Hoca sınavı açıklamış: ''-Bu mikroskoplardaki lamların hepsinde bir böceğin bacağı var, sınavınız: bacağından böceği tanımak.'' Tabi hemen itirazlar, feryatlar... Ama yararı yok, hocanın dediği dedik. Öğrenciler mikroskopları n başına geçmiş. Ama birşey yapamıyorlar. Sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş ''-Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?'' Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış: ''- Hadi bilsene kim olduğumu....'' Yalnız bu olay fıkra değil gerçektir.Atatürk üniversitesi Ziraat fakültesinde Entomoloji dersinin hocası Böcek Hasan ile bu olay yüzünden okulu 14 veya 15 senede bitirebilen Kıdemli öğrenci Halis arasında yaşanmıştır ve kendim Halis abimizin ağzından dinlemişimdir.Olay biraz daha farklı ama ana tema doğru. 29 Mayıs 2009 tarihinde ? tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Cavit Doğan 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 Yalnız bu olay fıkra değil gerçektir. Burasıda mizah bölümü zaten.. Yorum bağlantısı
Cihan Tiftik 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 Af çıkmıştır. Ben orta 1 deyken bana ders çalıştıran bi komuşumuz vardı. Eleman O sene üniversiteye girmişti. Gazi iktisat. Dün gördüm tekrar konuştum,2.sınıfı bitirmeye uğraşıyormuş. Yorum bağlantısı
Şükrü Yıldızdal 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 O Zaman yök yoktu sanırım atılmada yoktu.Hasan hoca hastaneye yattı yaşlılıktan da Halisin sınıf arkadaşlarından asistan ,hoca olanlar sınav yaptı formalitende Halis okulu bitirebildi.Hasan hoca hastaneye yatmasa zor biterdi o okul. Yorum bağlantısı
Ali Tütün 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 Kadının biri alışveriş için şehre inmiş, ilk girdiği dükk Yorum bağlantısı
Ali Gürsoy 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 süper ya gerçekten süper. çok güzel anlatılmış erkeklerin durumu Yorum bağlantısı
Ali Tütün 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 motorlu taşıt vergisi yatırmaya gelen bir vatandaş fıkra değil amaq fıkra gibi başka konu açmayayım dedim Yorum bağlantısı
Ali Tütün 29 Mayıs 2009 Paylaş 29 Mayıs 2009 (düzenlendi) Bir kadının 3 tane kız çocuğu vardır. Tesadüfen üçüne de aynı zamanda talip çıkar. Tek bir düğünle üçü de evlenir ve yuvadan uçarlar... Kızların hepsi farklı şehirlere gitmişlerdir. Anneleri el bebek gül bebek büyüttüğü kızlarının evlilik yaşamlarını; ancak özellikle aşk hayatlarını merak etmektedir. Fakat kızları yatak olaylarını açık açık anlatmaktan çekindikleri için bir yöntem geliştirirler. Kızlar annelerini o günkü Hürriyet gazetesinde çıkan gazete ilanlarına atıfta bulunarak, aşk hayatları hakkında, e-mail yoluyla bilgi vereceklerdir. Evliliğin birinci haftasında büyük kızdan mesaj gelir; Mesajda RUFFLES yazmaktadır. Kadın merakla hürriyet gazetesini alır ve ilana bakar "ruffles. hem eğlenceli. hem doyurucu" Kadın çok mutlu olur ve yeniden mesaj beklemeye baslar. Bir süre sonra ikinci kızından mesaj gelir. Mesaj da "maxvell coffee" yazmaktadır. Hemen gazeteyi alır ve ilana bakar. "maxvell... her damlada büyük zevk" Kadın yine çok mutlu olur. Bu kez küçük kızından mesaj beklemeye başlar. Uzun süre mesaj gelmez kadın tedirgin olur ama yine de bekler. En sonunda küçük kızından da mesaj gelir. "turkish aırlınes" Kadın merak ve heyecanla gazeteyi eline alır ve ilanı okuduktan sonra düşüp bayılır. "turkısh aırlınes, haftada yedi güne günde 3 sefer... üstelik hertarafa " Erkek , 38 , İstanbul Karımla alışveriş merkezinde dolaşırken birden önümüzden inanılmaz güzel bir kadın geçti. Nasıl oldu ben de anlamadım ama ilk defa bir kadına bu derece kilitlendim. Bu durumun farkında olan karımın şu s özleri ile kendime geldim. "Bakma faslın bittiyse kavgaya geçeceğim!"[/size] Erkek , 30 , İzmir Nişanlıyken karımla iddiaya girmiştik. Evlendikten sonra ilk kim "Bu gece olmaz" derse tüm evliliğimiz boyunca ütüyü o yapacaktı. Centilmenliğimi göstermek için iddia sonuçlanana kadar ütüyü yapmayı kabul ettim. Altı senelik evliyiz, ütüyü hala ben yapıyorum. Bu güzel kadın ya bana gerçekten çok aşık ya da ütü yapmaktan hakikaten nefret ediyor. Kadın , 40 , Çanakkale Ateşli bir gecenin sonunda omuzunda yatarken soruyorum "Beni seviyor musun?" diye. Magmalara gelesice kocamdan cevap geliyor. "Sevdik ya!" Erkek , 25 , İstanbul Ülkemizde kişi başı milli gelir 10.000$'a yaklaşmış. Benim cebimde 10 YTL var. Kim hakkımı yiyorsa haram olsun! Kadın , 34 , İstanbul Dün haberlerde çıkan tekstil sektörünün krize girmesine kocamın yorumu: "Bak bir aydır alışveriş yapmıyorsun, tekstil krize girmiş!" Kadın , 34 , İstanbul "Seviyor musun?" dedim, "Seviyorum." dedi. "Ne kadar?" dedim, "Çok." dedi. "Ne kadar çok?" dedim. "Her akşam eve gelip dırdırını çekecek kadar çok..." dedi. Sustum... Kadın , 23 , İstanbul Ramazanda cemaat toplanmış, teravihde. Ufaklığın teki de annesinin peş ine takılmış gelmiş. Namaz kılınırken sessiz sessiz olanları izleyen çocuğun dudaklarından hayal gücünü ortaya koyan şu cümleler dökülüyor. ''Yatın kölelerim! Kalkın kölelerim! Yatın kölelerim! Kalkın kölelerim !'' Cemaat uzun süre secdeden kalkamadı tabi... Kadın , 26 , Ankara Şiddetli kavgamız sırasında "Gidiyorum ben, bitti!" dediğimde "Dönerken mutfaktan su getir, sana laf anlatacağım diye boğazım kurudu!" diyen kocamı huzurlarınızda yılın kozalağı seçiyorum. Erkek , 37 , İstanbul Bir alkış da Sema ismindeki sevgilisine doğum gününde ''Semaver'' hediye eden arkadaşıma gelsin lütfen. Erkek , 23 , Antalya Bir alkış da sınava giderken, 1 GB'lık flash disc'e Kur-an'ı Kerim ve dualar atan, sonra da boynuna asan ve cevşen niyetine kullanan kardeşime gelsin. Kadın , 31 , İstanbul Haftasonu babasıyla gezmek için süslenmeyi abartan oğluma "Oğlum çapkınlık mı yapacaksınız?" diye sordum. Oğlum tüm sempatikliğiyle cevap verdi; "Evet anne, babam da bakıyor kızlara ben de. Ama senin kadar güzelini görmedik!" not alıntıdır 29 Mayıs 2009 tarihinde Mehmet tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Recommended Posts