Fatih Ada 2 Mayıs 2011 Paylaş 2 Mayıs 2011 Aman arkadaşlarTrafikteki alkol limiti düşürülmesin. Bilakis artırılsın. Yoksa ülkeye irtica filan gelir. İnsanlar içki içmelerine karışıldığını düşünüp huzursuz filan olurlar. Malum alkol limiti arttıkça gelişiyoruz. Bir de 3-4 duble içip de etkilenmeyen arkadaşlar ceza yiyip mağdur olmasınlar... Değil mi ama? İnsanlar şunu kendilerine sormalılar. "Bana veya yakınıma trafik kazası sonucu zarar veren sürücüde 49 promil alkol çıkarsa ben ne düşünürüm?" Bu konuda en iyi çözüm AB ülkelerinde veya ABD'de konuyla ilgili kuralları alıp aynen uygulamak. Başka türlü ne yapılırsa yapılsın, yapan kurum gerici etiketini yiyecektir. Bir de sanki uykulu araba kullanmak veya cep telefonuyla konuşarak araba kullanmak zararsız denmiş gibi konu oralara bağlanarak yorumlar yapılmış. Kıyaslamalar da bulunulmuş. Enteresan vallaha... Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 2 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 2 Mayıs 2011 Başlığı görünce dedim ki kesin İzmirli biri açmıştır bu konuyu, Yanılmamışım..Lakin fazla içmeyin diyen bir yazı beklemiyordum açıkçası.. Teşekkürler.. izmirde yaşayan bir nevşehirli olmamdan ötürü olabilir kardeşim Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 2 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 2 Mayıs 2011 Aman arkadaşlarTrafikteki alkol limiti düşürülmesin. Bilakis artırılsın. Yoksa ülkeye irtica filan gelir. İnsanlar içki içmelerine karışıldığını düşünüp huzursuz filan olurlar. Malum alkol limiti arttıkça gelişiyoruz. Bir de 3-4 duble içip de etkilenmeyen arkadaşlar ceza yiyip mağdur olmasınlar... Değil mi ama? İnsanlar şunu kendilerine sormalılar. "Bana veya yakınıma trafik kazası sonucu zarar veren sürücüde 49 promil alkol çıkarsa ben ne düşünürüm?" Bu konuda en iyi çözüm AB ülkelerinde veya ABD'de konuyla ilgili kuralları alıp aynen uygulamak. Başka türlü ne yapılırsa yapılsın, yapan kurum gerici etiketini yiyecektir. Bir de sanki uykulu araba kullanmak veya cep telefonuyla konuşarak araba kullanmak zararsız denmiş gibi konu oralara bağlanarak yorumlar yapılmış. Kıyaslamalar da bulunulmuş. Enteresan vallaha... Aslında, AB ve ABD gibi ülkelerde, cezalar bizim aklımızı başımızdan alacak kadar ağır olabiliyor. Her ne kadar ABD nin bazı eyaletlerinde komik cezalarda varsa ( vitrine çıplak plastik manken koyma cezası gibi) genel anlamda inanılmaz ağır cezalar vardır. Örneğin alkollü kullanmanın "toplumu tehlikeye atma" gibi bir Sosyal Tehlike yaratan varlık sınıfına sokmaları gibi ki bunun tehir edilmesi / paraya çevrilmesi, Şartlı tahliyesi bazı eyaletlerde yoktur. Crime investigation diye bir kanal var diji de.. İzlerseniz görürsünüz. Üstelik daha entresant ( ilginç ) olanı, Senin kim olduğuna da bakmıyorlar. sen Charlie Sheen de olsan, Paris Hilton da olsan, sıradanbir devlet memuru olan polis seni içeri yollayabiliyor. Ve sen, Eğer dersen ki ben bilmem ne oteller zinciri sahibiyim , seni sürerim dersen, seni de rezil ediyorlar ( medya ) Demem o ki, bizler hepimiz , neyin yanlış olduğunu çok iyi biliyoruz. Ama iki yakamız bir araya gelmemesinin nedeni bütün olarak değişim yapmalıyız ve bunun için gözümüzü Karartmalıyız. Ama ne ben ne de başkası cesaret edemiyor işte. Hepimiz, ehliyetlerin nasıl alındığını biliyoruz. Almanyada kaç defa yazılı ve uygulamalı sınavlardan geçersiniz oysa.. yine de özel kursda da olsanız garanti alırsınız diye kaide yoktur... Ehliyet almanın bu denli sıradan kabul edildiği , önem addedilmediği yerde, neden "şehir içi direksiyon eğitimi verilir" kursları olmasın? EN çok kaza yapan ülkelerde uzun yıllar birinciydik, bilmem hala öyle mi ama muhtemelen gene ilk üçe oynarız. yani düşünsenize, hindistan bile daha az kaza yapıyormuş ? adamlar bir otobüse 200 kişi biniyor şehir içinde Evet, şu cümle doğru: bana bişey olmaz... Elbette sana bişey olmaz, öyle diyorsan.. Ama karşıdan karşıya geçen çocuğu sen geç fark edeceksin. Sen frene basacaksın duracaksın . Elbette sana ne olabilir ki? Abs var , esp var, emniyet kemerin var airbaglerin var... Ama o yavru, veya Hamile kadın?? Bir husus daha var..: Sadece Alkol de değil. Burada izmirde Otobüs şöförleri, güpegündüz, mesai saatlerinde belli kavşaklarda kırmızıda hiç durmuyor? Bunu nasıl izah edeceğiz? Kaç defa okuduk duyduk, mıcır döken karayollarının ilgili kişisinin beraat ettiğini ve fidan gibi delikanlıların ölüp gittiğini... Bunlarda, aynen Alkol gibi , fikirsizlikden,düşencesizlikten kaynaklanan hareketler.. Bana bişey olmaz diyoruz hala.....Seni takan kim? Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 6 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 6 Mayıs 2011 (düzenlendi) Merhaba arkadaşlar.. yaklaşık 2 yıldır tasavvuf konusunda amatör seviyede incelemelerde bulunuyorum ve yaklaşık 2 haftadır da bu konunun otomobille olan bağlantılarını yazmak istedim. Garip , yüzyıllar öncesinin konusu ile modern icatların bir ilişki içinde olması.. belki de bu yüzdendir bazı şeyler yazmak istedim. Amma evvela şunu belirtmek isterim: Yazdıklarım " din " değildir. hiçbir dini de bağlamaz. Kimsede bunlara uymak zorunda değildir. tamamen benim tespitlerim veya beni bağlar.Bundan ötürü de üstünlüğüm vs. yoktur. Sadece okuduklarım arasından bağlantı kurduğum kısımları aktarmak istedim. Yazıdaki hatalardan dolayı peşinen özür dilerim. Elbette, tasavvuf denilince, bu yolda ömür harcamış olan son değerli şahsiyetlerden Abdülbaki Gölpınarlı beyfendileri rahmetle anarım. Ekseri olarak ev araba mal mülkden bahsedildiğinde, dünya sevgisi ve bu sevginin getireceği zararlardan bahsedilir. Doğru yanlış bu, teoloji ( din bilimi ) veya düşünürlerin işidir. Koca koca ülkeler sırf bu yüzden birbilerinin canına kıymışlardır. ideolojiler üretilmiş , harp çıkartılmıştır. Bugün dahi bunu izleri devam etmekte. Ancak hep silinen, bilinmeyen, fark edilmeyen atlanan bir mala mülke sahip çıkma,sahiplenme duygusu daha vardır. 2 tipdir hemde. Birincisine örnek bir ustanın tornavidası alınmaz mesela. O usta, sana o tornavidanın parasını verir. Ama tornavidasını vermez. Hatta 1 vida bile istesen, ne yapacaksın onu diye size sorular bile sorar. Sorun vidanın değeri değildir. Bunun Mal sevgisi veya Mal düşkünlüğü ile ilgisi alakası yoktur. O vidanın veya vidayı çeviren Tornavidanın sağlayacağı muhtemel faydadır. Araba kapısına koyduğunuz o bezleri başka hiçbirşey için kullanmazsınız değil mi? Motor kaputunun altında bir yerlere yağ kontrol için de ayrı bez sıkıştırmışsınızdır... Diğeri ise tasavvufidir. Mevlevi ekolünde, ele alınan, öpülür. Örneğin su içmek için aldığınız bardağı öpersiniz. Buna " görüşme " denilir, basitçe söylemek gerekirse. Akşam yatarken üzerinizden çıkardığınız elbiseleri dürüp koyarsınız öpersiniz ve teşekkür edersiniz. Üzerinize çektiğiniz yorgan içinde bu geçerlidir. Modern zamanlar için imkansız gözüken bu olayların temelinde 2 husus vardır çünkü... Birincisi, "hizmet eden hürmete tabii'dir" ikincisi," her nesne ( canlı / cansız) kendince , kendi halince kendisini yaradanı anar,sayar.." Bu son saydıklarım pek çok islam bilginleri tarafından pek çok defa eserlerinde ifade edilmiştir. Abdülkadir Geylani, B.Said Nursi, Şems-i Tebrizi ve Mevlana C. Belhi gibi... ilki, ( Hizmet eden hürmete Tabiidir ) daha ziyade bir çıkarım olmuş olup tüm nesneler için kullanılır. ayrım yapılmaz. Bilhassa Mevlevilerde bu hüküm, Edep çerçevesinde günlük hayata uygulanmış olup hemen hemen her söze etki etmiştir. Örneğin, ışık kapatılmaz, kısılır. Ses kesilmez, dinlendirilir... Çünkü kapatmak , kesmek gibi katı kelimlerin sık tekrarlanması, Yaratandan bunların kendimize gelmesine sebep olacağı sayılır kabul edilir... Doğru veya yanlış, kabul ve inanış bu yöndedir. İkincisi, İslam Kitabının bir ayetine dayanır. Dolayısıyla da bırakın başkasının malını hor kullanmayı, kendi eşyanız saydığınız mal ve mülklere karşı bile saygılı davranmak durumundasınız. Ve bu davranışlar hep edepli olmanın gereği sayılmıştır. Ki Edep, tasavvufun temel taşıdır. ( illa edep , illa edep veya edep ya hu sözleri bilinen ve en sık tekrarlanan tasavvuf öğretilerindendir...) Şimdi bu noktadan itibaren arif olan kardeşlerime konuyu bağlamama gerek kaldığını zannetmiyorum. Ama Arif olmayanda benim öp öz kardeşimdir, bu konularla alakası olmayanda kardeşimdir. Aynı dinden olmayanlar varsa aramızda, onlarla benim kökümde birdir, izahatıma geçeyim: Otomobilimizi sevmek, onu yıkamak, tamirini yapmak, özenmek, silmek, bakıma götürmek, uygun yakıtı kullanmak, zorlamamak, hor kullanmamak gibi otomobilimizle olan tüm ilişkilerimizi eğer bu sevgi ve saygı çerçevesinde yürütürsek bu güzel bir davranış olacaktır. Mutlaka faydasını göreceğiz ama bu ilgimiz ve alakamızdan dolayı bir sıkıntı isabet etmeyecektir bize. Çünkü Maddesel bir düşkünlük yoktur. Şayet onu bir madde olarak görür, ve bu manada servislere götürür, bakımlarını yaptırırsa, yine faydalanacağız onun fonksiyonlarından ancak,peryodik bakımlarının kontrolü, arızaları vs. sizin canınızı sıkacak ve huzursuzluğa neden olacaktır. her mekanik arızada ki gayet doğaldır, öf pöf edecek, araba değiştirmeleri düşünecek veya aşırıya kaçan ilgi alakalarınız olacak. Zaten Günlük hayatın diğer sorumlulukları sırtınıza bineceğinden bu halinizle epeyce sıkılacaksınız. Biz burada kısaca zikrettik. Üstü örtülü ifade ettik. Dileyen daha derinlemesine , bilinen kaynaklardan tetkik edebilir. Kaynaklar konusunda yardımcı da olabiliriz. Dileyen umursamayabilir. Yazdıklarımızda hata varsa, kimse kusura bakmasın. Hata bendedir muhakkak, özür dilerim. Kardeşiniz, caner. 6 Mayıs 2011 tarihinde Caner Karde?seven tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Misafir 6 Mayıs 2011 Paylaş 6 Mayıs 2011 İlginç bir konu açmışsınız Caner Bey. Kültür mirasımızın temel değerlerinden olan tasavvuf anlayışının günümüze yansımaları konusundaki tespitleriniz başka bir forumda arasanız da bulunamayacak bilgi kabilinde. Anadolu'dan çıkıp, dünyada kabul görmüş, belirli bir zümreden çok, sosyolojik olarak kişi ve toplum yaşayışına yön veren mevleviliğin içinde barındırdığı ince ayrıntılar çok dikkat çekici gerçekten. Elinize sağlık. Saygılarımla. Yorum bağlantısı
Adnan Çakır 6 Mayıs 2011 Paylaş 6 Mayıs 2011 Elinize gönlünüze sağlık,bu hikayeleri bir kitapta toplayıp yayınlamayı düşünün derim.(nacizane fikrim) Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya 6 Mayıs 2011 Paylaş 6 Mayıs 2011 Abi eline diline gönlüne sağlık gecenin bu saatinde okuma şevki veren bir konu olmuş. Tekrar tekrar teşekkürler. Bende de Elif Şafak'ın AŞK kitabını okuduktan sonra Mevlana C. R. merakı sarmıştı. Tekrar teşekkürler. Saygılarımla. Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 6 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 6 Mayıs 2011 Beğendiğinize sevindim, hoş oldu:) Çok teşekkür ederim. Ağzınızda bal tadı eksik olmasın kardeşiniz, caner kardeşseven. Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 6 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 6 Mayıs 2011 Abi eline diline gönlüne sağlık gecenin bu saatinde okuma şevki veren bir konu olmuş. Tekrar tekrar teşekkürler. Bende de Elif Şafak'ın AŞK kitabını okuduktan sonra Mevlana C. R. merakı sarmıştı. Tekrar teşekkürler. Saygılarımla. Çok güzel bir pembe bir kitaptır o... biraz da mesneviyi karıştırmak lazım..o vakit buluşuruz seninle bir bahçede kardeşim.. Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 6 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 6 Mayıs 2011 Bir canlı gibi aşırı değer yüklemek zarar değil mi?Km si artacağı için binmeyen,eşiğine bastı diye çocuğuna kızan,kapıyı biraz hızlı çarptı diye eşini ,annesini üzenlerde arabaya bu canlı değerini yükleyenler değil mi? Tasavvufun otomobil ile ilgili kısmı bu ev arkadaşım , can dost fuat. sadece bunu yaşamak, eksik olacaktır muhakkak. Ama eğer bütün olarak bakışı yakalayabilirse kişi, o vakit annesi çocuğu ve diğer varlıklarıda içine dahil edecektit. O zmanda kapıyı çarptı diye kızmayacaktır. Ama tutup da sadece otomobil için değer yüklerse üzülecektir elbette.. Çünkü " benim arabam" kavramı gereği veya " ben bunu zor kazandım " gereği onları üzmektedir. Bu cümlelerin özü ise " Ben " kelimesidir ki, Tasavvufi anlayışta bu kelimeden itina ile kaçılır. hatta eski zamanlarda, eğitim çerçevesinde bu kelimeyi kullanan yeni yetmelere ceza verilirdi... Belki de bu yüzden, bahsettiğin tehlike yüzünden, herkes davet edilmiş ama herkese ayrıntılar öğretilmemiş, ne dersin? Yorum bağlantısı
Cavit Doğan 7 Mayıs 2011 Paylaş 7 Mayıs 2011 İmrendirici, Düşündürücü ve taktir edilecek bir paylaşım olmuş. Teşekkürler Caner.. Yorum bağlantısı
Evren Erakçora 7 Mayıs 2011 Paylaş 7 Mayıs 2011 Ne güzel demiş: " Mal da yalan ,mülk de yalan gel biraz da sen oyalan." Yorum bağlantısı
Mehmet Kaya 7 Mayıs 2011 Paylaş 7 Mayıs 2011 Çok güzel bir pembe bir kitaptır o... biraz da mesneviyi karıştırmak lazım..o vakit buluşuruz seninle bir bahçede kardeşim.. Abi önerebileceğin o tatda bir kitap varmı bu konuda. Saygılarımla. Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 7 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 7 Mayıs 2011 Abi önerebileceğin o tatda bir kitap varmı bu konuda.Saygılarımla. O tadı verebilecek , o tür için yok. Ama Elif Hanımın diğer kitaplarını tavsiye ederim. kendisi zaten uzun yıllar bu alanda çalışmalar yapmıştır. Tabii okuduğun eser, aslında bir özümseme. Tutarda mesneviyi okursan daha bir rahatlayacaksındır. Ama mesneviyi bizim kullandığımız dil seviyesinde, basit sözcüklerle yazılmış çok ender eser var. Önerim, 6 cilt halinde değilde tek ve kalın olan bir kitaba bakmanız... Makalat da güzel bir eserdir. Şemsin kitabıdır.. abdülbaki gölpınarlının tasavvuf deyimleri kitabını da karıştırdığında hoş süprizlerle karşılacaksın. Ne vakit şöyle üzülsen, duraksama gelse, 1 sayfa, bilemedin 2 sayfa okumanı dilerim. Kardeşin,Caner Konu çok değişik ve hoş. Fakat Caner beyin kişisel yaklaşımı, hitap şekli ve naifliği daha güzel. Herkesin Caner bey gibi olduğu bir dünyada problem sorun veya savaş olabileceğini düşünmüyorum. Alper Bey, aşk olsun .. Yunus Emreyi hatırlattın bana şimdi. Ne diyor ? "Sen doğru ol da, sanan eğri sansın. Sen kendini bişey sanmadıkça, doğru insansın..." İltifatlarınız için teşekkür ederim .Eğer bunlara inanırsam Doğru insan değil, Yanlış insan olurum. Kardeşin, Caner. Yorum bağlantısı
Mehmet Göktürk 7 Mayıs 2011 Paylaş 7 Mayıs 2011 Eşyaya, Hayvana ve İnsana kötü davranmamak herhalde birbiriyle ilişkili olsa gerek. Yorum bağlantısı
Karani Gülistan 7 Mayıs 2011 Paylaş 7 Mayıs 2011 Eşyaya, Hayvana ve İnsana kötü davranmamak herhalde birbiriyle ilişkili olsa gerek. Evet ilişkili,böylelikle kendimize yazık etmemiş oluruz. Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 8 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 8 Mayıs 2011 Evet arkadaşlar merhaba.. Bugün bir adam dövdüm , bir adam dövdüm... Allah yarattı demedim.Ezdim resmen.. Allah sizi inandırsın, gören ağladı vallaha. Çocuklar perişan oldu. Özür dileye dileye gittiler.. 1 saat önce İzmir Narlıdere'de termal tesislerin yakınında bir parka gittim.Akşamları sessiz sedasız olan bir çocuk parkı.Biraz kafa dinlerim.Bazende kafam iyi olunca uğrarım loş ışıklar birazda ıssız , etraf lüks daireler.. Oturdum, 3 delikanlı geldi, kafaları iyi , ellerinde kutular, küfürlü konuşmalar.. Bir süre sonra laf atmalar , kıro demeler, bilader sende ateş bulunur mu türünden girişmeler derken bir ambiyans oluştu, aşk oluştu adamlar küfür etmeye başladı. Akıllı ol akıllı.. falan.. bizde cevap veriyoruz yani susacak değiliz. Sonunda bildiğimiz küfür başlayınca hafiften el kol hareketleri geldi 1-2 yumruk da yedik hafiften göğse möğse.. Bela kardeşim, gelir bulur işte..Ulan dedim alayınız ben .. ( ama içimden dedim tabii ) Bilader, dedim, ben şuraya oturacağım bana 10 dakika vereceksiniz, sonra Allah'ına kadar dövüşelim...dedim. Napcan lan, dayını mı arıyacan ? dediler.Yok dedim sadece 10 dakika verin bana, saat tutun sonra konuşalım dedim. Bu İzmir'lilerin hepsinde bir huy vardır,konuştuğun lafı dinlerler kesmezler. Tamam lan dedi birisi, otur ne b.k. yersen ye , 10 dakikan var ! Arkasından gene bel altı bir küfür salladı,ama tuttum kendimi birşey demedim. Oturdum karşıya.Onlar görmemişti, bank tahtalarının arasında benim makine vardı, kılıfta. çıkartım onu, kılıftan da çıkarttım,adamlar bakıyor. Ya Allah dedim, Yermisin yemezmisin , yermisin yemezmisin ! Tam 10 dakika saydırdım da saydırdım.. Kendimden geçmişim.Bilmem belki yarım saat ... Makine dediğim "Mansur Ney" Birde kız Ney var , biraz incedir ama Mansur ney, Tillahı gelse liflerine kadar parçalar adamı.. Ne kadar küfür , hakaret, aşağılama, göz korkutma varsa, hepsini şikayet ettim. Zannedersem son 6 aydır böyle üflediğimi hiç hatırlamıyorum.Bilinçsizce akan gözyaşlarım arasından gözlerimi açtığımda, herbiri 80-90 kilo olan koca koca adamların, küçücük bankda yan yana oturmuş, nerdeyse önlerini ilikleyecek seviye ye geldiklerini gördüm. 3'ü de sigara içiyordu. Üçünüde kendi dertlerine boğmuşum ki, Abi kusura bakma yanlış oldu dediklerini duydu kulaklarım Tamam dedim en son,dövecekseniz , dövün beni şimdi dedim ama, ne onların dövmeye yüzü kaldı, ne de gelen 3-4 kişi ve balkondakiler buna müsaade ederdi.. Abi kusura bakma deyip gittiler.Bira kutularını da sanırım çöpe atmışlardı. Ya fondip yapıp bitiridiler, ya da içemediler.. Böyle bir İzmir akşamındayız bu akşam, Kardeşiniz, Caner Kardeşseven Yorum bağlantısı
Şehit Mustafa Yaman 8 Mayıs 2011 Paylaş 8 Mayıs 2011 müzik herşeyin ilacı.. o sesi duyupta sakinleşmeyen yoktur herhalde.. Yorum bağlantısı
Murat Dere 8 Mayıs 2011 Paylaş 8 Mayıs 2011 Abi beni de döv bea... Hıck hıck... Hadi be hacı... Fırk... 1 Yorum bağlantısı
Guest Hakan Tar?m 8 Mayıs 2011 Paylaş 8 Mayıs 2011 Küçük bir parantez açayım araya; Allah' ına! kadar dövüşmek nasıl oluyor? Tasavvufla uğraşan birine şahsen yakıştıramadım bu sözü Yorum bağlantısı
Caner Kardeşseven 8 Mayıs 2011 Yazar Paylaş 8 Mayıs 2011 (düzenlendi) Et Vedat'ım et.. sen rahatlayacaksan et kardeşim, yel alır kulağımıza gelir, inmez kalbimize..! edebildiğin kadar et. gün yüzü görmemişini de et, biz , cevap verenlerden değiliz, Allah'ım bize dert ver, derdimizi artır diyenlerdeniz, edebildiğin en okkalısını et ! Kardeşin, Caner Kardeşseven 8 Mayıs 2011 tarihinde Adnan tarafından düzenlendi Yorum bağlantısı
Recommended Posts